Teknoloji yatırımları ve araştırmaları konusunda ABD’nin gerisinde kalan Avrupa yapay zeka araştırmalarıyla aradaki farkı kapatmayı umuyor. Avrupa’nın geleceği nasıl şekillenecek? Avrupa ülkeleri, eşitlik, sosyal gelişim ve iklim değişikliğini engelleyici düzenlemeler gibi konularda ileride olsalar da teknolojik gelişimde ABD’nin gerisinde kalmaktalar. Silikon Vadisi gibi bir startup ekosistemi oluşturma kültürü ve yatırımlar konusunda geride kalmış durumdalar. Silikon Vadisi, teknoloji ve inovasyon alanında dünya çapında tanınan bir merkez haline gelmiştir. Apple, Google, Facebook ve Amazon gibi küresel teknoloji devlerini destekleyerek kaynaklık eden bir yer olarak bilinir. Buna karşılık, Avrupa’da Londra, Berlin ve Stockholm gibi teknoloji şirketleri ve startup merkezleri bulunmasına rağmen hala daha çok geride kalmış durumdadırlar.
Avrupa, McKinsey araştırma şirketi tarafından yapılan bir çalışmada, önde gelen on teknolojiyi inceledikleri ve Avrupa’nın sadece ikisinde lider olduğunu göstermiştir. Bunlar nano malzemeler ve sürdürülebilir teknoloji alanlarıdır. Avrupa yapay zeka alanında 2015-2020 arasında dış finansmanın yalnızca %12’sini alırken, ABD %40’ını, Çin ise %32’sini almıştır. Aynı dönemde Avrupa, bulut altyapısı ve çözümleri finansmanı konusunda da ABD ve Çin’in gerisinde kalmıştır. 2019 yılında dört ABD şirketi (Amazon, Facebook, Google ve Microsoft) 80 milyar dolar yatırım yaparken, üç Çin teknoloji şirketi (Alibaba, Baidu ve Tencent) 10 milyar dolar yatırım yapmıştır. Maalesef Avrupa’da 1 milyar doların üstünde yatırım alan bir şirket bulunmamaktadır. McKinsey raporunda, “Avrupa bu teknolojilerde rekabet etmekte başarılı olamazsa, geleneksel endüstrilerdeki üstünlüğünü de kaybedebilir.” şeklinde tehlike çanları çalmaktadır.
Yapay zeka, Avrupa’nın kaderini değiştirebilir mi? The Guardian’ın haberine göre, yapay zekanın dünya genelinde şirketlerin ürün ve hizmetlerine geniş çapta ve hızlı bir şekilde yayıldığı düşünüldüğünde, Avrupalı yöneticiler bu durumu Avrupalı şirketlerin Silikon Vadisi’ni yakalama konusunda bir fırsat olarak değerlendirmektedirler. Halihazırda birçok girişimci, gerekli becerileri Kaliforniya’da edindikten sonra Avrupa’ya dönerek kendi yapay zeka şirketlerini kurmuş durumdadır. Örneğin, Paris merkezli bir yapay zeka girişimi olan Dust’ın kurucu ortağı Gabriel Hubert, “Şu anda Berlin, Londra ve Paris’teki bazı startup’ların kurucularına baktığınızda, birçoğunun başında veya kilit liderlik pozisyonlarında ABD teknoloji şirketlerinden eski çalışanlar olduğunu görürsünüz” şeklinde açıklama yapmaktadır.
Avrupa’da Google büyüklüğünde teknoloji şirketleri olmasa da SAP, ASML, NXP ve Ericsson gibi global ölçekte faaliyet gösteren önemli teknoloji şirketleri bulunmaktadır. Araştırma ve finansman açısından ABD’nin teknoloji merkezi olmasındaki diğer faktör, devasa araştırma ve geliştirme yatırım bütçesine sahip olmasıdır. Hem özel hem de kamu kurumları büyük miktarlarda parayı bu alana yatırmaktadırlar. Aynı zamanda ABD, dünyanın en iyi üniversiteleri ve araştırma enstitülerine sahiptir. Avrupa’da da özellikle Birleşik Krallık ve Almanya gibi ülkelerde çok iyi üniversiteler ve araştırma enstitülerine sahip olunmasına rağmen, finansman konusunda ABD’nin gerisinde kalmaktadırlar.
Ancak, finansman konusunda da olumlu gelişmelere şahit olmaktayız. Risk sermayesi şirketi Atomico’ya göre, Avrupa’daki teknoloji şirketlerine yapılan finansman 20 yıl öncesine göre büyük bir artış göstererek 2021 yılında 100 milyar doların üzerine çıkmıştır. Ne yazık ki, küresel ekonomideki yavaşlama nedeniyle bu rakamın 2023 yılında 51 milyar dolara düşeceği tahmin edilmektedir.
Günümüz hızlı ve teknoloji odaklı ekonomi ortamında, Avrupalı şirketlerin rekabetçi kalabilmesi için hem ölçeği büyütmesi hem de değişen pazar koşullarına hızla adapte olabilmesi gerekmektedir. Yapay zeka, Avrupa’nın teknolojide ABD’yi yakalamasına yardımcı olabilir. Bu teknolojinin doğru şekilde kullanılması, Avrupa’nın yapısal dezavantajlarını telafi etme potansiyeline sahiptir. Ancak, yapılan yatırımların artırılması, araştırma ve geliştirmenin teşvik edilmesi ve yetenekli insan gücünün yetiştirilmesi gibi faktörlerin göz ardı edilmemesi gerekmektedir.
Yapay zeka, teknolojik gelişime olanak sağladığı gibi ekonomik büyüme, inovasyon ve rekabet gücü açısından da önem taşımaktadır. Avrupa, teknolojik yeteneklerini artırarak yapay zeka alanında da liderliği ele geçirebilir. Bu, Avrupa’nın yatırım çekme kabiliyetini artırabilir, yeni iş fırsatları yaratabilir ve rekabet avantajı sağlayabilir.